Deneme

KADIN MÜCADELESİNİN YOLCULUĞUNDA, HASHTAGLER HAYAT KURTARIR MI?

By

Globalleşen dünyanın içine doğmuş ya da buna alışarak büyümüş bireyler olarak son zamanlarda fikirlerimizi eyleme döktüğümüz en kısa ve belki de vicdanımızı en güçlü şekilde rahatlatabildiğimiz yol, hashtagyaratmak. Sanal olmayan günlük yaşantımızda neye öfkeleniyorsak veya neyi destekliyorsak, mücadelenin içinde bulunabilmek için belki de ilk tercihimiz; konuyla ilgili hashtag paylaşmak oluyor.

Geçen günlerde, yaşanan bir kadın tacizine dikkat çekmek için elim hemen sosyal medyada paylaşılan bir hashtagi paylaşmaya gitti. Sonrasında, önceden paylaştığım hashtaglere bakıp kısa bir süreliğine düşündüm: Hashtagler gerçekten hayatımızı kurtarabilir mi? Hemen ardından sosyal medya hesabımdan şunu yazdım: Hashtaglerin hayat kurtarabileceğine inandığımız bu dönem, belki de en çaresiz hissettiğimiz dönemlerden biri. Paylaştığım hashtage değil, ancak yazdığım son cümleye beklediğimden çok destek geldi. Fark ettim ki benimle aynı çaresizliği paylaşan birçok insan var. Özellikle konu, kadına şiddet ya da kadın cinayetleri olunca sosyal medyada sanal bir kadın dayanışması oluşuyor. Bizler de kadın olarak, LGBTI+ olarak, erkek olarak ve tabii insan olarak belki de bir eylemin içinde olduğumuza inanmak istercesine durmadan kadına şiddete ve kadın cinayetlerine karşı hashtag paylaşarak, farkındalık yaratmak ya da yaşanılan ‘haksızlıklara’ dikkat çekmek istiyoruz.  Peki yarattığımız feminist hashtaglerle, kadın mücadelesini etkin kılmış ve onu üretmiş oluyor muyuz?

Hashtaglerin sosyal medyada yaygınlaşmasıyla büyük ivme kazanan konulardan biri de kadın mücadelesi. Kadınlara yönelik ayrımcılık, taciz ve şiddet sosyal medya aracılığıyla birçok kez masaya yatırılıyor ve durmadan yeni söylemler oluşturuluyor. İşte tam da böyle söylemlerin ortasında hashtag feminizmi dediğimiz kavram ortaya çıkıyor. Literatürde Hashtag feminizm, ötekileştirilmiş bireylerin (bu bağlamda kadınların) yaşadığı ayrımcılıkların getirdiği acıyı ve izolasyonu, kadınların kendilerinin sanal alanlarda paylaşması olarak tanımlanıyor.(Dixon,2014) Hashtag feminizmin yarattığı atmosfer, hegemonyanın yarattığı normlara karşı duruş almayı ve eyleme geçmeyi tetikliyor. Bu bağlamda, feminist aktivistler, hashtag kullanımı ile kadın mücadelesini; dijital olarak etkinleştirerek mücadelenin öznelerini bir araya getirmeyi hedefliyor. (Chen;Pain;Barner, 2018) Sosyal medyanın feministler tarafından aktif olarak kullanılması, kadın mücadelesinin fiziksel alanlarda -sanal olmayan- bulamadığı örgütlenmeyi desteklemesinin yanı sıra, kadınların farklı kültürlerde yaşadıkları olaylar hakkında bilinçlenmesine ve  feminizmi benimsemesine katkı sağlıyor.  

Şüphesiz ki, globalleşen dünyada parıldayan ve bir bakıma feminizme yol arkadaşlığı eden hashtag feminizm, feministlere sanal ortamda ya da kamusal alanda hatırı sayılır bir mücadele alanı sağlıyor. Sosyal medyayı takip eden birçoğumuzun fikir sahibi olduğu #metoo hareketi de kadınların son zamanlarda farkındalık yaratmaya çalıştığı konulardan biri olarak karşımıza çıkıyor.

Hollywood yıldızı Harvey Weinstein’na karşı açılan taciz ve tecavüz davalarının ardından, 15 Ekim 2017’de aktör Alyssa Milano, sosyal medya hesabından, “Cinsel tacize uğradıysanız bu tweete ‘ben de’ yazın,”çağrısını yapmasıyla hareket, dünya çapında yankı uyandırdı. Bununla birlikte ortaya çıkan #metoo hareketi, binlerce kadın ve erkeğin taciz hikâyelerini paylaşmasıyla büyük bir ivme yakaladı. Taciz ve tecavüze uğrayan birçok kişi, bir hashtag altında dünyanın dört bir yanına ulaşarak kamusal ve sanal alanda yaşanan tacize, şiddete dikkat çekti. Post-yapısalcı filozof Judith Butler, #metoo hareketi üzerine, “Hashtag feminizmle kadınlar sosyal medyada aktifleşmişlerdir. Globalleşmeyle paylaşılan hashtagler sayesinde dünyanın farklı yerlerindeki cinsiyet ayrımcılığından ve kadın mücadelesinden haberdar oluyoruz,”sözleriyle destekledi. Ayrıca Butler, kadın mücadelesinin yalnızca kadına karşı şiddeti önlemeye çalışan bir mücadele olmaması gerektiğini vurguladı. Ona göre kadın mücadelesi, trans bireylere -özellikle trans kadınlara- karşı şiddeti de kınayan, farklı şiddet biçimlerine karşı bir dayanışma sergilemeliydi. (Yancy,2015)

Hashtag feminizmin, sanal ortamda artan gücüne ilişkin bir başka örnekse, Delhi’de tecavüz edilerek öldürülmüş 23 yaşındaki stajyer kadına dikkat çekmek için başlatılan #SafeCityIndia kampanyası oldu. Kampanya Hindistan, Kenya ve Nepal’de yaşayan 6000 kadının hikâyelerini paylaşmalarına ön ayak oldu. Paylaşılan hashtagin sesini duyurmasıyla birlikte kadınları tehlikeden kurtarmak için kaynaklar edinilmeye başlandı. Yine #BoardTheBus hashtagiyle Delhi’de kadınların güvenliğine dair bir farkındalık geliştirilirken, kamusal alanda kadın haklarının konuşulmasına dönük açıklamalar yapıldı. (Eagle,2015) Görüldüğü üzere yarattığımız hashtagler, kadın mücadelesini küresel bir boyuta taşıyarak dünyanın her tarafından insanların bilinçlenmesine, tepki göstermesine ‘eylem içinde’ olmasına yardım ediyor.

Hashtag feminizm, kadın mücadelesinin aktivizm kolunu besleyerek kadınların fiziksel alanlarda haklarını savunabilmelerine katkı sağlıyor. Yakın zaman önce, Suudi Arabistan’da peçe takmaya karşı olan kadınlar, sosyal medya üzerinden kampanya başlattı. “Peçe ayağımın altında” hashtagi ile başlatılan kampanyaya destek verenler, sokağa peçe takarak çıkmak zorunda olmalarını eleştirdi. Başlatılan kampanyaya karşı eleştiriler gelse de kadınlar, çoğu eşitsizliğe karşı sosyal platformda bir araya gelerek fiziksel olarak da kamusal alanlarda kendilerini var edebildi. Suudi Arabistan’da kadınlar, yakın zamanda da çarşaflarını ters giyme eylemi yaparak dikkat çekmişti. Kadınlar bir süredir, daha önce erkek izleyicilerin katılabildikleri spor müsabakalarına izleyici olarak katılabiliyor. Biz kadınların, eşitlik yolunda sanal ortamda başlattıkları kampanyalar, fiziksel alanlarda da vücut bulma imkânı sağlıyor.

 Bunun yanı sıra, sosyal medyada feministlerin oluşturduğu hashtagler, sürmekte olan birçok davaya da müdahil olma imkânı sağlıyor. Ataerkil sistemde yeterince ses getirmemiş davalar, sosyal medyada -bir bakıma- “ifşalanarak” birçok davanın seyrini değiştiriyor. Bu tarz sanal girişimler, kimi zaman kanıt toplamaya; kimi zaman halkın ilgisini çekmeye veya davanın önemini arttırmaya katkı sağlıyor. Bakıldığında arkadaşlarımızın, tanıdıklarımızın da içinde bulunduğu birçok kadın, fiziksel alanda paylaşamadıkları sorunları ve olayları sosyal medyada paylaşarak birden çok kadınla yardımlaşabiliyor.

Hashtag feminizmin sanal ortamda ve sonradan fiziksel ortamda kadın mücadelesine hizmet ettiği aşikâr. Ancak paylaşılan hashtagler, fiziksel yaşamımıza gerçekten ne kadar müdahil olabiliyor? Lee ve Hsieh’e göre, hashtag kullanımı İngilizce’de slacker(tembel) ve activism (aktivist) kelimelerinden türeyen slacktivism başka bir deyişle bir tür pasif eylemcilik biçimi olmaktan ileri gitmiyor. (Lee & Hsieh,2013) Hashtag kullanımı, sosyal medyada belirli bir olayı “like”ladığımız ya da çevrimiçi olarak dilekçe imzaladığımız, birilerine e-posta yoluyla uzantı paylaştığımız videolardan oluşan küçük çaplı bir eylem olmaktan fazlası olmuyor. Tam da bu nokta da ana akım medyanın yarattığı büyük çaplı etki ve hashtag kullanımıyla olaylara verilen tepkiler, sosyal medya da yeterince etki bulmuyor. Görece odak noktası sayılabilecek Facebook’da başlatılmış, kadınların regl dönemlerinin doğal bir süreç olduğunu vurgulayan #HappyToBleed kampanyası bize, hashtag feminizmin pasif bir eylemden öteye gitmediğini kanıtlıyor. 20 yaşındaki kadın öğrenci Nikita Azad tarafından başlatılan #HappyToBleed kampanyası, Hindistan’daki Sabarimala Tapınağı’na on ve elli yaş aralığındaki kadınlar regl olduğu için tapınağın kutsallığını ‘kirletebilecek’ olmasından dolayı, kadınların tapınağa girişinin yasaklanmasına karşı başlatıldı. (Chen;Pain;Barner, 2018) Kampanya her ne kadar belirli sayıda kadının regl dönemleri hakkında söz sahibi olmasına yol açsa da, tapınağın bu yasayı değiştirmesine yardımcı olmadı. Baktığımızda, sosyal medyanın yaygın olarak kullanılmadığı alanlarda bu tarz kampanyalar ne yazık ki geleneksel medya araçlarının yarattığı etkiye sahip olamıyor.

Hashtag feminizmin, pasif eylemciliğe dönüştüğü yerlerden biri de sosyal medyanın aktif kullanılmadığı yerlerden biri olan Chhattisgarh bölgesi gibi yoksul bölgeler oluyor. Çünkü Shahjahanpur kasabasında 2014 yılında evinden kaçırılarak, tecavüzcüsü tarafından öldürülen bir kızın gerçekte bir hashtage değil, yardıma ihtiyacı vardı. (Chen;Pain;Barner, 2018) Aslında, hashtaglediğimiz birçok kadının sosyal medyada en çok konuşulanlara girmesi değil, şu anda hayatta olması lazımdı. İşte tam bu noktada hashtag akımı, yardıma ihtiyacı olan kadınları fark etmemize sebep olsa da onları yaşatmamızı sağlamıyor.

Aslı Tunç’un da işaret ettiği üzere, “Seksizmin bir ayağında teknoloji ve dijital endüstrilerde karar mekanizmasındaki kadın yöneticilerin azlığı var. Sosyal medyada cinsel taciz şikâyetlerinin pek ciddiye alınmamasındaki nedenlerden biri de bugün hâlâ İnternet şirketlerinin yüzde 86 oranında, erkek yöneticilere sahip olması.” (Tunç,2016) Her ne kadar hashtag feminizmle birlikte, kadın mücadelesinin yolculuğunda hatırı sayılır bir farkındalık yaratıyorsak da; sanal ortam, tıpkı yaşadığımız fiziksel alan-kamusal alan- gibi erkek ağırlıklı bir yönetim yapısına sahip olmaktan ileri gidemiyor.

Hashtag feminizmine karşı inancım hâlâ mevcut, bu dünyada bir şekilde mücadele vermeye çalışan bir kadın olarak şunu beyan edebilirim ki, hashtag feminizmi bize etrafımızda başka kadınların olduğunu ve onların da benzer hikâyeler yaşadığının farkına vardırdı. Hatta bir noktada hashtag feminizmi, kadın mücadelesinin yolculuğunda bu mücadeleye bin bir farklı bölgelerden yeni yollar çıkardı. Lakin, şunun da bilincinde olmak belki de bu mücadeleyi besleyecek bir noktadır: kadın mücadelesi küreselleşen ataerkil dünyada, kendini yeniden üretmekte yolun başındadır. Hiçbir insanın arkada kalmadığı koşulda bu yolculuk tamamlanacaktır. Bu koşul da, artık hashtag kullanmaya ihtiyaç duymayacağımız zamandır.

 Kaynakça:

Butler, Judith. “Gender Trouble.” Gender Trouble, May 2017, doi:10.4324/9781912281718

Dixon, Kitsy. 2014. Feminist Online Identity: Analyzing the Presence of Hashtag Feminism. Journal of Arts and Humanities 3: 34–40.

Eagle, Ryan Bowles. 2015. Loitering, Lingering, Hashtagging: Women Reclaiming Public Space via #BoardTheBus, #StopStreetHarassment, and the #EverydaySexism Project. Feminist Media Studies 15: 350–353.

Hoffman, Jacqueline. “Feminism and Social Media: Helping or Hurting the Movement?” Growing Social Media, 5 Mar. 2015, http://growingsocialmedia.com/feminism-social-media-helping-hurting-movement/.

Lee, Yu-Hao and Gary Hsieh. 2013. Does Slacktivism Hurt Activism? The Effect of Moral Balancing and Consistency on Online Activism. Proceedings of the CHI 2013: Changing Perspectives, April 27 to May 2, Paris, France.

Tunç, Aslı. 2016. “Sokaktan Sanala Cinsiyetçilik: Sosyal Medyada Kadın Olmak.” P24 – Bağımsız Gazetecilik Platformu, platform24.org/yazarlar/1430/sokaktan-sanala-cinsiyetcilik–sosyal-medyada-kadin-olmak.

Yancy, George, and Judith Butler.2015. “What’s Wrong With ‘All Lives Matter’?” The New York Times, The New York Times, opinionator.blogs.nytimes.com/2015/01/12/whats-wrong-with-alllivesmatter/?mtrref=www.google.com&gwh=79D25F682E37B515B7E7DE47E056C3E0&gwt=pay&assetType=REGIWALL.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trackbacks and Pingbacks