Deneme

HER KÖŞENDE BİR ANIM VAR

By

Üzerinden 9 yıl geçmiş bu hikâyenin. Hani öyle ahım şahım bir yanı da yok. Başarı desen değil, mutluluk desen değil, ıstırap desen belki ama biraz özlem içerdiğinden kalmış bir köşede ve ancak bu yılların ne kadar hızlı geçtiğini bu masaya oturduğumda idrak edebildim.

Tarihimiz İstanbul’a kar yağdığı bir gün. Ayağımda yürek yemiş gibi bir halı saha ayakkabısı. Arkadaşımla Mecidiyeköy’de buluşmak üzere sözleşmişiz. Buluşma noktamız metro çıkışı. Zira o tarihlerde İstanbul’da metroda tünele doğru indikçe GSM üzerinden yapabileceğiniz bütün iletişiminiz kesilir, açık havaya çıkıncaya kadar da kimsenin size ulaşamadığı gibi siz de kimseye ulaşamazdınız. Bu sebepten metronun dışına çıkmak ve en azından ulaşılabilir olmak soğuk havaya rağmen en etkili buluşma yöntemiydi. Arkadaşımla metro durağında buluştuktan sonra önce bir yerde bir şeyler atıştırıp yola devam ettik. Üzerimde bir kazak, günlük kıyafetle kullandığım atkım, kafamda bir bere ve sırtımda bir kumaş mont vardı. Yolda yürüdükçe soğuk içeri doğru daha fazla işliyordu. Hele bir de kazara birikmiş bir suya falan basarsam ayağım buz tutabiliyordu.

O zamanki adıyla Boğaziçi Köprüsü’nün ayaklarıyla Büyükdere Caddesi’nin üst üste bindiği yerden Gayrettepe’ye doğru devam ederken bir işportacıdan korsan forma, bir başkasından korsan atkı aldık. Kafadaki bere işe yaramıyor olacak ki bir de bere eklendi aldıklarımıza. Maçın başlama saatinden yüz elli dakika önceydi. Dışarıda sıra bekliyoruz. Sonra sınırlı sayıda kapı açılıyor tahmini 35 bin kişi içeri giriyor. Tribünde setteki davula en yakın yere gidiyoruz. Dışarıdaki soğuktan eser kalmamış. Önce bere çıkıp cebe giriyor. Sonra montun önü açılıyor. Tribünde iyi başlıyoruz. Ama dedim ya bu bir başarı hikâyesi değil diye. Sahadaki takım bizim kadar iyi başlayamıyor. Arka arkaya yenen iki gol bizi de aşağı çekiyor. Yönetimden başlayıp futbolculara kadar devam eden küfre karışmış protestolar, eski ve eskiye duyulan özlemi gösteren tezahüratlar ile devam ediliyor. Ali Sami Yen’deki son lig maçı olması nedeniyle koltuklar kırılmaya ve sahaya atılmaya başlıyor. Bu hengâmede bir koltuk da ben alıp yola düşüyorum. Önce Taksim’e oradan taksiyle gideceğim yere taşıyorum koltuğu. Hava soğuk zira. Bir ay sonra son maç oynanıp kapanacaktı Ali Sami Yen ve daha sonra hiçbir şey Ali Sami Yen’deki gibi olmayacaktı. Mekânla birlikte yılların anıları da hafriyata dönüşecekti.

Ali Sami Yen öncesinde toplumun hafızasının kısa süreli olması konusunda kelam edenlere hak verdiğim olurdu. Ancak stadın yıkılmasından bu yana anladım ki toplumsal hafızanın yok olması mekânlarla doğrudan ilişkilidir. 

  • Esra

    Zaman mekana bağlı kalmazken mekanlar zamansızlığa bürünmüş vaziyette ne yazık ki …
    Devamını bekliyoruz ☺️
    Kalemine yüreğine sağlık.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trackbacks and Pingbacks