Deneme

BİREYİN ADI YOK

By

Toplumsal yaşamın gruplar ya da cemaatler ekseninde örgütlendiği, baskının ve her türlü şiddetin (sembolik ve örtük formları da dahil) kılcal damarlara dek yayıldığı ülkelerde, atlarla uzak diyarlara yolculuklar yapar iyi ve güzel insanlar. 

Onların yokluğunda güç sahibi her oluşumun dümen suyuna eklemlenen, birey olabilmenin erdemini hiç kavrayamamış ya da bu cesaret dolu yolda yürümenin bedellerini göze alamamış olanların eşikleridir bizi her gün biraz daha aklın, özgürlüğün ya da erdemin sınırlarından uzaklaştıran. Eşik bekçisi olma arzusunun şiddetli ateşiyle ruhları kavrulanlar, eşikleri tanımlayanlara sonsuz desteklerini sunarak kötülüğü her geçen gün biraz daha sıradanlaştırırlar. Buna alışmamızı beklerler, itaat etmemizi beklerler, korkacağımızı sanırlar. Ne var ki neoliberalizmin rekabete dayalı işleyişi içinde güvencesizleştirilen, eşikleri aşmaları her aşamada zorlaştırılan bireylerin ötekileştirilme mekanizmaları ile mücadelesi kolay olmamakla beraber imkânsız da değildir. 

Toplumsal yaşamda güven duygusunun varlığını bazen hafif bir rüzgâr esintisi gibi hissederiz. Kutuplaşmanın yaygınlaştığı, taraf olmanın zorunlu tutulduğu uğultulu tepelerde kişisel tarihleri mücadele dolu hikâyelerle şekillenen bireylerdir, sevgili öğrencilerimizdir en çok güvendiklerimiz. Eşikleri geçmenin güce tapınmaktan geçtiğini içselleştirenlerin statü, mal mülk ya da gelecek tahayyüllerinin aslında çıplak bir gerçekliğe işaret ettiğini belirtmek isterim: Don Kişot’a selamla güneş ışığını bir sürahiye koymaya çalışmanın anlamsızlığını… 

Oysa evrensel üretimlerle, yaratıcı yaklaşımlarla yetişen genç arkadaşlarımızın sahip olduğu bambaşka yaşam tahayüllerinin ütopik değil, gerçekçi ve irade ile iyimser bir doğası olduğunu kalbimin içinde hissediyorum. Bunu sadece ışığa susamış duygulu bir kararlılıkla savunmuyor; hakiki bir liberal ya da sosyalist bir özgürlüğü hiç deneyimlememiş olanların ülkesinde eşikleri aşmanın, oyunların kuralını yeniden yazmanın zorluğunu ve büyük çaba gerektirdiğini serinkanlı bir düşünüşle biliyorum. 

Eşikleri atlarken içimize kök salan adaletsizlik duygusunun yerini, çalışkan hayalperestlerin iç özgürlüğüne bırakmasını dileyerek bana ayrılan yerin sonuna geliyorum. 

  • Hasan

    İnsanlar 68 lerde, 78 lerde denediler o eşiği geçmeyi. Ne yazık ki eşiği geçmeye çalışanlara, eşik bekçilerinin uyguladığı zulüm sonrakilere ibretlik ders oldu.
    Artık insanlar hayal kuramıyor. Zira hayal kurmak, eşiğin ötesine geçmeyi gerektiriyor ve bunun bedeli çok ağır.
    İşin kolayına kaçıyor insanlar. Eşik bekçiliğine soyunuyorlar. Çünkü o iş risksiz ve hatta kazançlı.

    Ama hayal kurmadan yaşanmazki.

    Belki de hiç doğmamalıydı insanoğlu.
    Belki Adem baba hiç yememeliydi yasak elmayı.
    Belki de tanrı hiç yaratmamalıydı Havva anayı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trackbacks and Pingbacks