Deneme, İnceleme

ÇAĞDAŞ SANATTA MEKAN: DÜN, BUGÜN VE YARIN

By

Teknolojide yaşanan gelişmeler sonucunda sanat hem tematik hem de biçimsel anlamda değişime uğramıştır. Endüstrileşmenin sonucu olarak ortaya çıkan yeni materyaller, sanatın hammaddeleri halini alırken, gündelik yaşamda kullanılan dijital araçlar da sanat icrasında kullanılan parçalar halini alır. Günümüzde Çağdaş Sanat olarak isimlendirilen 1960’lardan günümüze uzanan dönemde bilim ve sanat arasındaki perdenin inceldiğini görürüz (Öznülüer, 2019, s. 107). Buna en iyi örneklerden bir tanesi 1967 yılında kurulan Sanat ve Teknolojide Deneyler (E.A.T. – Experiments in Art and Technology) örgütüdür. İki mühendis, Billy Klüver ile Fred Waldhauer ve dönemin sanatçıları Robert Rauschenberg ile Robert Whitman tarafından kurulan E.A.T., sanatçılarla bilim dünyasını buluşturmayı amaçlayan bir kuruluştur (Öznülüer, 2019, s. 116). Bu sayede sanat camiası yeni teknolojilerle çalışmak için önemli bir fırsat yakalar. Bu dönem sonrasında da teknoloji, çağdaş sanat eserlerine konu ve araç olmaya devam eder. Bu bağlamda düşündüğümüzde, hem sanat eserinin içinde bulunduğu mekan hem de eserin mecrası dönüşüm geçirir. Bu dönüşümle beraber seyircinin sanat algısı ve deneyimi değişir (Şahin, 2015, s. 43).

Galerinin Dönüşümü


Le Vide, 1958 – Yves Klein 

Teknolojinin dönüştürdüğü ilk mekan gerçek alanlar, yani galerilerdir. Eserin sergilendiği mekanda olan değişim eserin konusuna da etki eder. 1960’lı yılların başlarında, özellikle performans sanatçıları kamusal alanları ve doğayı kendilerine sanat mekanı olarak seçerler (Işık, 2015, s. 40). Bununla beraber galerilerin uzun zamandır gelenekselleşmiş kullanımı da çığır atlar. Geleneksel galeri yapısında eserler duvarlara asılı olarak sergilenirken, çağdaş sanatla beraber zemin, tavan ve galerinin diğer alanları eserin sergilenmesi için kullanılabilir. Bu kullanım şekli yeni bir sergileme modeli olan enstalasyon yani yerleştirme sanatına önayak olur. Geleneksel sergileme üslubundan farklı olarak enstalasyonda mekan bir bütün olarak algılanır. Sanatçının kullandığı materyali yığma/yayma/dizme suretiyle yerleştiren bu sergileme türünde alan içinde alanlar oluşturulur (Işık, 2015, s. 36). Yani eserin kendisi, hem alanın bir parçası hem de başlı başına bir alandır. Fransız sanatçı Yves Klein’ın Nisan 1958 yılında Paris’te, Iris Clert Galerisi’nde sergilediği Le Vide (Boşluk) isimli eser buna örnektir. Öyle ki eser, duvarları ve tavanı beyaza boyanmış boş bir odanın ta kendisidir (Beyoğlu, 2017, s. 51).

Dijitalleşme

Çağdaş sanat sadece fiziksel mekanı değiştirmekle kalmaz, teknoloji aracılığıyla yeni dijital alanlar da oluşturur. Fotoğraf, video, televizyon, ışık, lazer, ses kaydı, grafik ve daha pek çok mecra ve bunların birleşiminden sanat eserleri yaratılır.  Örneğin, sanatçılar robotik aksesuarları bir kostüm, yansıtma araçlarını bir dekor olarak kullanabilirler (Öznülüer, 2019, s. 115). Ayrıca kayıt teknolojileri eserin kaydedilmesi, belgelenmesi ve çoğaltılıp başka mekanlarda yayınlanması için de kullanılır (Işık, 2015, s. 42). Bu dijital eserlere en iyi örneklerden bir tanesi Nam June Paik’in Electronic Superhighway eseridir (“Omar Kholeif on How the Internet Transformed Art”, 2016) . Eser, Kuzey Amerika haritası çerçevesinde yerleştirilmiş 336 televizyon, 51 farklı video, metrelerce uzunlukta kablo ve haritanın ana hatlarını oluşturan renkli neon ışıklardan oluşur. Devasa bir eserdir. Amerika haritası eyaletlere ayrılmıştır ve her eyalet için farklı videolar oynatılır. 1995 yapımı bu eserin temel odak noktası televizyon teknolojisi ve bu teknolojinin toplum üzerindeki etkisidir (Smithsonian American Art Museum).


Electronic Superhighway, 1995 – Nam June Paik

Teknolojiyle beraber galeri ve müze alanının dijitalleştiği de görülür. 2011 yılında başlayan Google Arts & Culture projesi ile sanat galerileri ve müzeler dijital ortama aktarılır. Yüksek çözünürlük teknolojisiyle dijitale aktarılan sanat eserleri ile seyirci müzeyi/galeriyi ziyaret etmeden internet aracılığıyla eserlerin fırça darbelerini evinden inceleyebilir. Sanal bir gözle üç boyutlu müzenin koridorlarında gezebilir (Enhuber, 2015, s. 3). Bu gelişme, hem sanatseverlere hem de sanat eğitimi alanlara yeni olanaklar sunar. Sanat eseri eş zamanlı olarak her yerdedir. Para, zaman ve enerji harcamadan, seyirci eserle buluşabilir. Bu gibi projeler pek çok kişi tarafından sanatın demokratikleşmesi olarak yorumlanır (Enhuber, 2015, s. 5). 


Google Arts & Culture üzerinden gezilebilen  Londra’daki Britanya Müzesi

Dijital kelimesi İngilizcedeki “digit” kelimesinden türemiştir ve Türkçeye “basamak, tek haneli rakam” olarak çevrilebilir. Bu, dijital ortamdaki verileri oluşturan 0 ve 1 rakamlarına işaret eder. Dijital sanat da bu bilimsel süreçten doğar. Hem matematik hem sanat eğitimi alan Frieder Nake’nin 1965’te yaptığı Hommage à Paul Klee 13/9/65 Nr.2 isimli eseri, bilgisayar sanatının ilk örneklerinden biridir. 1960’larda bilgisayar teknolojilerinin gelişmesiyle, sanatını bu alanla birleştirerek bilgisayar sanatının öncülerinden olmuştur (Victoria and Albert Museum). Paul Klee’nin bir tablosundan ilham alarak yaptığı bu eser bir algoritmanın sonucudur. Yazdığı algoritmadan komut alan bilgisayar çeşitli şekiller üretip bir resim ortaya çıkarır. Bu resimde hem algoritmanın manipülasyonu hem de tesadüfi elementler vardır. Eser, insan ve teknolojinin birleşiminden ortaya çıkan yaratıcı alana iyi bir örnektir.


Hommage à Paul Klee 13/9/65 Nr.2, 1965 – Frieder Nake

Algoritmaları hareketli tablo ve heykellere dönüştüren bir diğer sanatçı da Refik Anadol’dur. 2018’de Pilevneli Galerisi’ndeki sergisi Eriyen Hatıralar, insan beyninin hatırlama ve çağrışım gibi nörolojik işlemlerinden ilham alır. Bu hatıraları yaratmak için Los Angeles’ta bir bilimsel enstitüsünden aldığı, sinir dalgalarındaki değişimlerle ilgili gerçek verileri kullanır. Bu verileri kullanarak yarattığı algoritmayla dinamik ve çok boyutlu veri tabloları yapar. Yaklaşık 5×6 metre büyüklüğündeki panellerden, yansıtma teknolojisinden ve profesyonel ses sistemlerinden oluşan bu dev enstalasyon bilimin sanatla birleşimine iyi bir örnektir (Melting Memories in Istanbul).


Eriyen Hatıralar, 2018 – Refik Anadol 

Dijital içeriklere bir diğer örnek de holografik sanattır. Holografi; fizik, kimya, matematik ve mühendislik gibi alanların ortak çalışmasından üretilmiş ve hala gelişmekte olan bir görüntüleme yöntemidir. Kaydedilen görüntü, üç boyutlu olarak, ışık ve lazer teknolojisiyle başka bir ortamda yeniden üretilir.  Kelimenin kökeni Yunancadaki holos ve gramma kelimelerinden türetilir. Holos “bütün”, gramma ise “yazı” anlamına gelir. Yani kelimenin karşılığı “eksiksiz mesaj” olarak birleştirilir. Veri tablolarında kullanılan malzeme algoritmayken holografide ışıktır (Işık, 2013, s. 213). Her iki yöntem de teknolojik malzeme/araç kullanarak sanat üretir. Amerikalı elektrik mühendisi Prof. Stephen Benton, Benton Holografisi adını verdiği yeni bir teknoloji çalışması yapar. Bu yenilik, zaman içinde gün ışığında da görülebilen hologram ışığının bulunmasına öncülük eder. Böylelikle holografi, hem gün ışığında görülebilen hem de duvara asılabilen yaygın bir sanatsal araç halini alır (Işık, 2013, s. 218). 


Kristal Başlangıçlar, 1977 – Stephen Benton

Sanal Ortam ve Seyircisi

Sanatta dijitalleşme sadece dijital içerik üretmekle kalmaz aynı zamanda sanal ortamlar da yaratır. Bu sanal ortamların, seyirci üzerinde etkileri de vardır. Bugünün en güncel teknolojilerinden olan Sanal Gerçeklik (Virtual Reality – VR) bu mecranın en iyi örneklerinden biridir. Gelişmiş bilgisayar teknolojileriyle yaratılan bu teknolojide seyirci, taktığı SG başlığı ile gerçek ortamdan sanala geçiş yapar. Yaratılan bu arayüz ile fiziksel beden ve mekan dışarıda kalırken, yeni beden ve mekan imgeleri gerçekliği oluşturur. Bu tıpkı Platon’un mağara alegorisine benzer. Mağaradakiler duvardaki gölgeleri gerçeklik olarak algılarlar. Bu yanılsama nedeniyle de  manipülasyona açıktırlar. Bu alegori günümüzde sanal gerçeklikle kurduğumuz bağın asırlar önceki ifadesidir (Lopes, 2009, s. 33).


Chalkroom, 2017 – Laurie Anderson, Hsin-Chien Huang

Sanal Gerçeklik teknolojisi kullanılarak üretilen eserlerde seyirci aynı zamanda eserin bir parçasıdır (Şahin, 2015, s. 43). Bu yeni gerçeklik içindeki imge-beden, fiziksel gerçeklikten bağımsız hareket edebilir. Bunun temel nedeni beynin ve duyuların artık fiziksele kapalı olmasıdır. Laurie Anderson’un Tayvanlı sanatçı Hsin-Chien Huang ile birlikte yaptığı eseri Chalkroom (2017) sanal gerçekliğin sanattaki yerine iyi bir örnek. Bu SG içinde seyirci, tebeşir yazıları ve çizimleriyle kaplı duvarların içinde dolaşır. Bu mekanda dar koridorlar olduğu gibi koridorların açıldığı dev alanlar da vardır. Bazı alanlarda tebeşirden harflar seyirciye doğru süzülür. Bu, seyircinin mekan derinliğini algılamasını sağlar. Eserin tamamında Anderson’un sesi izleyiciye eşlik eder. Bu dış ses, bir tür hikaye anlatıcısıdır. Bir röportajında Anderson, eseri yapmaktaki amacını şöyle açıklar: “Bu, dil ve çizimlerle kaplanmış kocaman bir yapı. Hikayeler içinden geçmenin nasıl bir his olduğunu görmek istedim,” (Dyg, 2017). Eserin bir diğer önemli ögesi de uçma eylemidir. Sanatçı, asıl ilham kaynağının da bu olduğunu söyler.  Seyirci, eserin dijital sınırları içinde özgürlük hissini yaşar. Görmediği yeni bir bedene ve yeni bir kabiliyete sahiptir. Bu uçabilen yeni bedene alışması ve tekrar dengesini bulması zaman alır (Dyg, 2017). Sanal gerçekliğin sunduğu bu olanakla seyirci, sanal bir mekanı sanal bir bedenle keşfeder. Eser 2017 Venedik Film Festivali’nde “En İyi SG Deneyimi” ödülünü alır. 


Petting Zoo – Minimaforms

Sanal mekan sadece başka bir gerçeklik içinde ya da yalnızca bir SG başlığı aracılığıyla ulaşılabilen bir yer değildir. Bu sanal mekanlara verilebilecek başka örnekler de vardır. Minimaforms tasarım grubunun yaptığı Petting Zoo isimli çalışma yeni bir hayvanat bahçesi deneyimidir. Sergideki insanlar gerçek hayvanlar yerine tavandan sarkan kordon şeklindeki robotik yaratıkları okşarlar. Dahası, bu yapay zeka örnekleri, katılımcıların hareketleri, sesleri ve dokunuşlarına tepki verirler. Onlara göre hareket eder ve renk değiştirirler. Kullanılan teknoloji sayesinde yepyeni bir mekan simülasyonu oluşur. Bu gibi interaktif sanat eserleri katılımcı ve eser arasında bir diyalog yaratır. Katılımcı esere etki edebilir (Batur, 2012, s. 1037). Bu yapay zeka örneklerinin seyirciyle etkileşimde olması ve hatta onlara göre hareket etmesi Alan Turing’in 1950’lerde sorduğu bir soruyu akla getirir: “Makineler düşünebilir mi?” (Morrison, Nyong’o & Roach, 2019, s. 9).

Sanat ve bilimin ilk kez yan yana konulduğu zamanlardan günümüze pek çok değişim yaşanmıştır. Süratle gelişen teknolojiyle gelen yeni araçlar ve ortamlar, çağdaş sanatta pek çok yeniliğe yol açar. Sanatçı, bu yeni malzemelerle birbirine geçebilen sanat formlarıyla yeni eserler üretebilir. Enstalasyon, dijital resim, holografi, sanal gerçeklik ve yapay zeka bu olanakların yalnızca birkaç alt başlığını oluşturur. Geleneksel sanatın kuralcı yapısına karşın çağdaş sanat daha akışkandır. Böylece, farklı malzeme ve formları içinde barındıran hibrit eserler oluşur. Bu gibi yeniliklere tanıklık etmek de sanatın geleceğiyle ilgili, eskiden hiç akla gelmeyen yeni sorular doğurur. 

Kaynaklar

Batur, M. (2012). Space Changing in the Art with the Digitalisation. Procedia – Social and Behavioral Sciences. Volume 51, Pages 1035-1038.

Beyoğlu, A. (2017). Sanat Eğitiminde Mekân Kavramının Teknolojik Gelişmelerle Sanatçıların Yapıtlarındaki Başkalaşımı. Pamukkale Üniversitesi.

Dyg , K. B. (2017). Laurie Anderson Interview: A Virtual Reality of Stories. Retrieved from https://www.youtube.com/watch?v=zHT016FbR30.

Enhuber, M. (2015): Art, space and technology: how the digitisation and digitalisation of art space affect the consumption of art—a critical approach. Digital Creativity. DOI: 10.1080/14626268.2015.1035448

Işık, V. (2013). Holographic Art. Özel Akademi. Volume: 12, Issue: 47, pp. 212-231. http://search.ebscohost.com/login.aspx?direct=true&db=ir00559a&AN=tuda.article.82836&site=eds-live

Işık, V. (2015) From 1960’s to Today the Use of Nature, Body and Technology in Art: Changes in Artistic Spaces. Online Journal of Art and Design, vol. 3, no. 1, pp. 35–48

Lopes, D. (2009). A philosophy of computer art. Retrieved from http://ebookcentral.proquest.com. Created from bilgi-ebooks on 2019-12-09 03:16:50.

Melting Memories in Istanbul. Retrieved December 19, 2019, from https://www.youtube.com/watch?v=Y865Nxa5sW4.

Morrison, E., Nyong’o, T., & Roach, J. (2019). Algorithms and Performance: An Introduction. TDR: The Drama Review, 63(4), 8. 

Omar Kholeif on How the Internet Transformed Art. (2016). Apollo Magazinewww.apollo-magazine.com/omar-kholeif-on-how-the-internet-transformed-art/.

Öznülüer, H. (2019). The Effects of Technology in the Development of Performance Art. Ulakbilge: Sosyal Bilimler Dergisi, (33)

Smithsonian American Art Museum. (n.d.). Electronic Superhighway: Continental U.S., Alaska, Hawaii. Retrieved from https://www.si.edu/object/saam_2002.23.

Şahin, S. (2015). Dijital Çağ ve Sanatta Yarattığı Dönüşümler. Görünüm, vol. 1, pp. 38–49.

Victoria and Albert Museum. (n.d.). Hommage à Paul Klee, 13/9/65 Nr.2: Nake, Frieder. Retrieved from https://collections.vam.ac.uk/item/O211685/hommage-a-paul-klee-13965-print-nake-frieder/.

Kozamdan çıkmaya çalışıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trackbacks and Pingbacks