Deneme, İnceleme

SANATTA YENİ BEDENLER

By

20. yüzyıl sanatındaki gelişmelerin öncülerinden biri olan Marcel Duchamp’ın ortaya attığı “retina sanatı” kavramı sadece göze hitap etmekle yetinen sanat anlayışını eleştirir. Ona göre sanat, aklın hizmetinde olmalıdır. 1917 yılında yaptığı – daha doğrusu hazır-yapım olanı seyirciye sunduğu – Çeşme eseri sanat tarihinde bir dönüm noktasıdır (Işık, 2015, s. 24). Duchamp, satın aldığı bir pisuvarın üzerine siyah boyayla “R. Mutt 1917” yazar ve eserini sanat eleştirmenlerinin önüne sunar. İmzalı pisuvarın “sanat” kabul edilmemesi dönemin camiasında tepkilere neden olur. Fakat günümüzde Çeşme, 20. yüzyıl sanatının ikonik bir parçası olarak yerini alır.


Çeşme – Marcel Duchamp

1910’larda başlayan ve sanattaki hiyerarşik düzeni reddeden Dada akımı, yıllar sonra gelecek olan beden sanatının önünü açar. Londra’daki dünyaca ünlü Tate Modern Sanat Galerisi beden sanatını şöyle tanımlar: “Beden sanatı, içinde bedenin -genelde sanatçının bedenidir- temel araç ve odak noktası olduğu sanattır” (tate.org.uk).  Beden sanatı, performans sanatının pek çok örneğini kapsadığı gibi, resim, heykel, fotoğraf ve video gibi pek çok farklı mecrayı da içine alır. Temel amacı, bedeni ve sınırlarını keşfetmektir. Günümüzdeki beden sanatı ise teknolojiden bağımsız düşünülemez. Teknoloji devirden devire dallanıp budaklandıkça, beden sanatı da değişir. Sanatçının ana mecrası olan beden, teknolojiyle evrimleşerek “insan-sonrası” kavramını üretmeye başlar (Şahin, 2015, s. 42). Bu yeni bedenler sınırsızlaşmıştır.

“Evrim” kelimesinin çağrıştırdığı ilk kavramlardan biri doğadır. Doğa, insan bedenini kapsar ve onu dönüşüme uğratır. 1960 ve 1970’lerde, doğa ile beden arasındaki ilişkinin ortaya konulduğu ve incelendiği “Arazi Sanatı” adında yeni bir akım oluşur. Bu akımın ünlü örneklerinden bir tanesi Dennis Oppenheim’ın 1970’teki “Paralel Stres” çalışmasıdır (Işık, 2015, s. 26). Eser, alt alta konulmuş iki fotoğraf ve aralarına yazılmış birkaç cümleden oluşur. Alttaki fotoğrafta, İki toprak tepeciğin tam ortasındaki V-şeklindeki çukura boylu boyunca yüzüstü uzanmış ve dışa bükülmüş bir beden görülür. Üsttekindeyse, çatlaklı asfalt bir yolun iki yanına tuğladan örülmüş yapılar arasında bir köprü olan beden dikkatimizi çeker. Yerçekiminin etkisi bedende izlenir. İki fotoğraftaki beden de birbirine paraleldir. Her iki fotoğrafta da fizik kanunlarının, beden formu üzerindeki etkisi incelenebilir. 


Paralel Stres – Dennis Oppenheim

Doğa ve insan bedeni arasında benzer bir yaklaşım kuran bir diğer sanatçı da Küba asıllı Amerikalı performans sanatçısı Ana Mendieta’dır. Mendieta 1973 yılından başlayarak bir kaç sene devam eden Silueta serisini yaratır. 1961 yılında anavatanı Küba’dan sürüldüğü için Amerika’ya yerleşir. Silueta, ailesini ve köklerini geride bıraktığı bu zorlu sürece ithafen yaratılan bir seridir (tate.org.uk). Bu seride yarattığı silüetler doğayla ve maddeyle bütünleşmiş bedenlerdir. 


Silueta Serisi – Ana Mendieta

Hem Oppenheim’ın hem Mendieta’nın eserlerinde insan bedeni edilgendir. Doğaya ve doğa kanunlarına göre şekil alır. Buna karşılık olarak insan da doğayı ve doğal olanı değiştirir. Teknolojide yaşanan değişimler ucu bucağı olmayan olanaklar doğurur. Bu gelişmişlikte artık doğa ve doğanın bir parçası olan insan bedeni yetersiz ve eksik konumdadır. Günümüzde beden sanatında, bu yetersizliğin karşısına yapaylık getirilir (Baraibar, 1999, s. 162). İnsanın bu değiştirme eylemindeki en büyük yardımcısı teknolojidir. Doğadan gelen beden ile teknolojinin yapaylığının sentezi sonucunda yeni bir insan bedeni üretilir.  

Amerikalı sanatçı Matthew Barney’nin toplamda dokuz saati bulan 5 ayrı filmden oluşan Cremaster Cycle isimli eseri bu senteze iyi bir örnektir. Sanatçı bu yapıtta, doğaldan saparak yapaylaşmış bedenler üretir. Bu bedenler çok çeşitlidir. Hayvan-insan melezi, mitolojik veya tarihi bir heykele, bir tabloya benzeyebilirler. Hepsinin ortak noktasıysa müdahale edilmiş olmalarıdır (Hoffman, Jordan & Needham, 2015). Barney’nin kariyerinin ilk yıllarında hazırladığı Post-human sergisinin (1993) kuratörlüğünü yapan Jeffrey Deitch tanıtım yazısında sanatın temel işlevlerinden birinin bedeni yeniden tasarlamak olduğunu söyler.  Sanayinin gelişmesiyle insan bedeni bir makine olarak algılanmaya başlar. Bu modern makine tıpkı üretilen diğer mekanizmalar gibi geliştirilebilir özelliktedir (Zapperi, 2014). Sanatçının insan bedeni üzerinde çalışması, tıpkı Yunan mitolojisindeki heykeltıraş Pygmalion’un Galatea’yı yaratması gibidir. İnsan bedeninden ilham alarak ondan daha üstün bir beden yaratır. Bu dönüştürme çabası, insan bedeninde sınırlarının genişlemesini anlamaya yöneliktir. 


Cremaster Cycle – Matthew Barney

Bedenin dönüşümüne verilen örneklerden biri de cerrahi müdahalelerdir. Bedeni yetersiz bulmak sonucu veya sadece deney amacıyla vücuda yapılan kalıcı müdahaleler sanatın konusu halini alır. 2009’da New York’ta Apexart galerisinde gerçekleşen Ben Sanatım: Estetik Cerrahide Görsel ve Sanatsal Sürecin Bir İfadesi (I Am Art – An Expression of the Visual and Artistic Process of Plastic Surgery) isimli sergi buna örnektir. Sergide estetik cerrahi ameliyatı olan hastaların önceki, ameliyattaki ve sonraki hallerinin fotoğrafları sergilenir. Eserin vurguladığı, estetik cerrahının bir sanatçı, hastanın bedeninin ise bir sanat eseri olarak ortaya konulabileceğidir. Fakat bu sanat/sanat eseri ikiliği eser sahipliği ve mülkiyet üzerinden tartışmalar doğurur (Lodder, 2010, s. 51).  

Bedeni boş bir tuval ve estetik cerrahiyi de sanatsal bir araç olarak kullanmaya bir diğer örnek de Fransız sanatçı ORLAN’dır. Kendi bedeni üzerine yaptırdığı cerrahi müdahaleler bir olma/oluşma süreci içinde seyirciyle buluşur. 1990-1995 yılları arasında yaptırdığı 9 cerrahi müdahale müzelerde canlı olarak yayınlanır. Aziz-Orlan’ın Reenkarnasyonu (The Reincarnation of Saint-Orlan) adını verdiği bu performansla ilgili şu sözleri söyler: “Amacım, farklı ve güçlü olmaktı; benliği tekrar keşfetmek için kendi bedenimi yontmaktı… Cerrahiyi, kendimi daha iyi yapmak veya daha genç bir versiyonuma dönüşmek için değil, görüntü ve cerrahi kavramını tersine çevirmeye çalışmak için kullandım,” (The Future of the Body with Performance Artist ORLAN, 2014). ORLAN günümüzde hala kendi bedenini, insan eliyle yapılmış bir eser olarak sergiler. Duchamp’ın sanat anlayışını benimseyen ORLAN bedenlerin “hazır-yapım” olduğunu savunur. Gündelik objeyi sanat eserine çeviren Duchamp gibi, o da kendi bedenini sanat eserine çevirir. Hatta ameliyatlarından çıkan bazı anatomik parçaları satarak gelecekteki ameliyatlarını finanse eder (Butler, 2016).


Aziz-Orlan’ın Reenkarnasyonu – ORLAN

Bir diğer beden sanatçısı Stelarc, Sağlık teknolojisinin günden güne gelişmesiyle ortaya çıkan implant, protez, dış iskelet gibi yapay parçaları yapıtlarında kullanır. Bedenin sınırlarını keşfetmek ve genişletmek amacını taşıyan pek çok eseri vardır. Bunlardan biri Re-Wired / Re-Mixed: Event for Dismembered Body (2015) çalışmasıdır. İnternet bazlı bu çalışmada Stelarc’ın bedeni parçalara ayrılmıştır: Kafasına taktığı video başlığı Londra’dan canlı görüntüler verirken, kulaklıkları New York’taki şehir gürültüsünü yayınlar. Sanatçı, duyu organlarıyla algılayabilir durumda olsa da duyumsadığı şeyler işlevsizdir. Stelarc, beş ardışık güne yayılmış 30 saatlik performans boyunca online bir gözetim altındadır. Vücuduna takılan dış-iskelet sağ kol, online izleyicilerin komutlarına göre hareket eder. İstemsiz hareketleri ve seyircinin oluşturduğu koreografi sanatçının gölgesiyle arka duvara yansır. Bu eserde sanatçının duyuları ile bedeni üzerinde hakimiyetinin kayboluşu ve bu kontrolsüzlüğün bir gösteriye dönüşmesi, bedenin sanat eserine dönüştüğüne işaret eder (Amiran, 2019). 


Re-Wired / Re-Mixed: Event for Dismembered Body – Stelarc

Stelarc başka bir performansında bedeni üzerine üçüncü bir kulak ekletir. İki cerrahi operasyonla kolu üzerine eklettiği bu kulak, çevreden aldığı sesleri iletir. Projesini kendi sözleriyle şöyle açıklar: “Bu projelerde ve performanslarda protez, bir eksiklik işareti değil, aksine bir fazlalık belirtisidir. Bu protez ekler ve implantlar, sadece travmatize olmuş veya ampute edilmiş vücut parçaları yerine geçmezler.” (Stelarc, 2019). Stelarc, vücudundaki eklentilerle beraber hibrit bir bedene dönüşür. Teknoloji aracılığıyla doğal olandan uzaklaşarak, yapay olana yaklaşır. 


Üçüncü Kulak – Stelarc

Neredeyse bir saplantı halini alan bu dönüşümler, Marshall McLuhan’ın Narkissos miti ve narkoz (anestezi) kelimesi arasındaki bağı anlattığı yazısını çağrıştırır. Mitolojide Narkissos karakteri, suyun yüzeyinde gördüğü yansımasına aşık olur. Yansımanın kendine ait olduğunu kavramaz. Suyun kenarına yitip ölene kadar yansımasını seyreder. Karakter, ismini Yunancada uyuşma ve hipnoz hali anlamına gelen “narcosis” (narkoz) kelimesinden alır. McLuhan’a göre Narkissos’un ve onun uzantısı olan yansımasının birleşimi sonsuz bir döngü oluşturur. Bu döngüde bedenin ve yansımanın sınırları birbirine geçer (McLuhan, 2015). Beden sanatında meydana gelen bu dönüşümler ortak bir fenomene işaret eder: Teknoloji müdahalesiyle tekrar üretilen bedenler sınırsız olmaya yaklaşırlar. Bu gibi üretimler, “post-insan” gibi yeni kavramlar doğurur. Benliğin ve beden işlevselliğinin katı evrensel kurallarla sınırlandığı dünyamızda teknoloji, yepyeni yollar açar.

Kaynaklar

Amiran, Eyal. “Proprioception of the Hand: Stelarc’s Object-Oriented Relations.” TDR/The Drama Review, vol. 63, no. 2, 2019, pp. 102–116.

Baraibar, Aitor. “Stelarc’s Post‐Evolutionary Performance Art: Exposing Collisions between the Body and Technology.” Women & Performance: a Journal of Feminist Theory, vol. 11, no. 1, 1999, pp. 157–168.

Butler, Jayne. “ORLAN // Narrating Ideas for the Future of ‘Self.’” Interartive, 2016, interartive.org/2016/06/orlan-narrating-ideas-for-the-future-of-self/.

Hoffman, Jordan, and Alex Needham. “Matthew Barney’s Cremaster Cycle: Nine Hours of ‘Challenging’ Art on Film.” The Guardian, Guardian News and Media, 14 July 2015, www.theguardian.com/artanddesign/2015/jul/14/matthew-barney-cremaster-cycle-art-film.

Işık, Vildan. “Doğa, Beden Ve Teknoloji Kullanımına Bağlı Olarak Sanatsal Değişimlerin İncelenmesi.” Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, vol. 14, no. 53, 2015, pp. 23–36. Esosder.org.

Lodder, Matthew C. “Body Art: Body Modification as Artistic Practice.” University of Reading, 2010.

McLuhan, Marshall. “The Gadget Lover: Narcissus as Narcosis .” Understanding Media: the Extensions of Man, by Marshall McLuhan, Gingko Press, 2015, pp. 45–53.

Stelarc. “Ear On Arm.” Stelarc.org, 2019,  http://stelarc.org/?catID=20242.

Şahin, Serpil. “Dijital Çağ Ve Sanatta Yarattığı Dönüşümler.” Görünüm, vol. 1, Dec. 2015, pp. 38–49.

Tate. Body art – Art Term. Retrieved from https://www.tate.org.uk/art/art-terms/b/body-art.

Tate. Silueta Series, Mexico. Retrieved from https://www.tate.org.uk/art/artworks/mendieta-untitled-silueta-series-mexico-t13357.

“The Future of the Body with Performance Artist ORLAN.” Science Gallery, July 2014, www.youtube.com/watch?v=PjxEWPAnxDc.

Zapperi, Giovanna. “Matthew Barney, or the Body as Machine.” Cremaster Anatomies, Apr. 2018, pp. 191–204.

Kozamdan çıkmaya çalışıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trackbacks and Pingbacks