Eleştiri

SİZE SİZİ HATIRLATACAK BİR KILAVUZ: FEMİNİST MANİFESTO

By

Bir anne kızına ne öğretmeli?

Aklınıza ilk ne geldiyse onu unutmanızı sağlayıp, şimdiye kadar kadına yönelik toplumsal normları yok etmeye çalışan bir kitap var karşımızda: Feminist Manifesto. Her şey en yakın arkadaşının yazar Chimamanda Ngozi Adichie’ye bir soru sorması ile başlıyor. “Kızımı bir feminist olarak nasıl yetiştirebilirim?” Yazar bu sorunun üstüne erkek egemen dünyada kadınlara ölçülü olmayı dayatan, ‘hanımefendilik’ kavramını öğretip kadınları bu kalıba sokmaya çalışan kitapları anlaşılır diliyle kendisinden ayırarak, bu 15 maddelik kitabı yazıyor. Feminizmin doğru anlaşılması ve eşitlik kavramının çocuklara erken yaşta aşılanması gerektiğini savunan yazar, bilinçli bireyler yetiştirmek için önerilerini sıralıyor.

Kitabın dilinin bu kadar yalın olması ve her kesim tarafından rahatça anlaşılabilecek bir kıvamda yazılması, feminist düşüncenin popülerleştirilmesi ve daha geniş kitlelere duyurulabilmesi için de iyi bir fırsat olarak görülebilir. Bu 15 madde, bir bebeğe ve onun annesine verilen öneriler gibi dursa da feminizm hakkında şimdiye kadar söylenmiş en yalın önerilerden oluşuyor. Biz ise Begüm Kovulmaz’ın sade ve akıcı çevirisi ile Feminist Manifesto’nun sayfalarını kokluyoruz.

“Tam bir birey ol.”

Bu cümle ile başlıyor önerilerine Adichie. Arkadaşına, kadının eşit ve tam bir birey olarak hayatını yaşaması, kadın olarak doğduğu için yaşayacağı kısıtlamaları reddetmesi ve sadece kadın olduğu için kendisinden beklenen şeylere net bir şekilde hayır demesi gerektiğini kızına öğretmesini tembihliyor sık sık.  Çalışan bir anne olmaktan da bahsediyor. Anneliğin ve çalışmanın birbirine zıt şeyler olmadığını, ev işleri ve çocuk bakımının cinsiyet ayrımı gözetmeyen şeyler olduğunu okuyucuya hatırlatıyor.  Eşlerin, kadınlara yardım etmesi kalıbından neredeyse nefret ediyor yazar. Çünkü bir babanın çocuğuna bakması, anneye yardım etmek değil, yapması gerekeni yapmaktır.

“Ona cinsellikten söz et, hem de olabildiğince hızlı şekilde.”

Cinselliğin utançla birleştirildiği ve kadınların erkeklerden cinsellik konusunda çekinmesi gerektiği öğretilen günümüzde, belki de kitaptaki en iyi önerilerden biri bu. Cinselliğin sadece üreme amaçlı bir şey olmadığını, içinde zevk ve duygu yoğunluğu barındırdığını anlatıyor. Kadınların cinselliğinin kontrol altında tutulduğunu ama aslında bunun erkekleri koruma amaçlı olduğundan bahsediyor uzun uzun. “Kadınlar libidosunu kontrol altında tutmalı çünkü erkekleri kışkırtırlarsa kadınlar taciz edilmeyi hak eder” algısını yok etmeye çalışıyor. Ve siz kaç yaşında olursanız olun bu satırları okurken size dayatılan şeylerden nefret etmeye başlıyorsunuz.

Okurken çoğu maddede “Evet, anlatmaya çalıştığım tam olarak bu!” dediğiniz bu kitapta dikkat çeken bir diğer öneri ise “Ona sempatik ve sevimli görünmek zorunda olmadığını öğret.” Kadınların görevinin başkalarına karşı nazik olmak olmadığını, sevilmek için her baskıya boyun eğmemeleri gerektiğini, sempatiklik kazanmak için sahte bir maske takmamaları gerektiğini yine okuyucuyu aydınlatan bir dille kaleme alıyor yazar. Kadının yalnızca sevilen ya da sevilmeyen bir nesne gibi hayatına devam edemeyeceğine vurgu yapıyor. Ve siz yine geldiğiniz bu noktaya kadar aslında kendinizden ne kadar ödün vererek sevilmeyi beklediğinizi anlamaya başlıyorsunuz.

Feminizmi sadece erkek düşmanlığı olarak algılayan kesime de sesleniyor Adichie. “Dünyada başka kadınları sevmeyen çok sayıda kadın da var. Kadının kadına düşmanlığı da bir gerçek, bunun varlığını kabul etmemek feminizm karşıtlarına feminizmi kötüleme fırsatı sunmak anlamına geliyor,” diyor kitabının sonlarına doğru. Feminizmin kadınlar tarafından da ne kadar çok hırpalandığını, parçalandığını göz önüne seriyor. 

Yemek yapmanın sadece vajinası olanlara ait bir yeti olmadığından ve erkeklerin bunu kadınlara yükleme yetkisinin mantıksızlığından, soyadınızın değişmesinin sizin karakterinizi etkileyemeyeceğinden, hatta evlenen çiftlerin ortak bir kararla kendilerine yeni bir soyad seçmeleri gerektiğinden, giyilen giysilerin ahlak seviyenizi değil zevkinizi ortaya koyduğundan, sevginin yalnızca vermek değil, aynı zamanda almak olduğundan, ev geçindirmenin sadece erkeğin görevi olmadığından, önemli olan şeyin yardımcı olmak değil eşit olmak olduğundan ve şimdiye kadar aklımızdan geçip dilimizden dökülemeyen bir çok şeyden feminizm çerçevesinden bakarak bahsediyor Adichie.

Feminist Manifesto, sadece kadınlar için değil, hayatını dayatmalar olmadan eşit bir şekilde yaşamak isteyen herkes ve kız/erkek çocuğunu bu bilinçle yetiştirmek isteyen tüm ebeveynler için oldukça başarılı bir kılavuz. Feminizm üzerine yazılan akademik yazıların yoğunluğundan arındırılmış, rahatlıkla anlaşılan ve bir sonraki maddeye geçerken kendinizde ilerlemeler hissedip yeni bakış açıları kazandığınız bir kitap. Nijeryalı, Amerikalı, İngiliz, Türk; evli, bekâr, eşcinsel, zayıf, şişman, çocuklu ya da çocuksuz olmanızın hiçbir farkının olmadığı, önemli olan tek şeyin bilinçli bir insan olmanız olduğu bu kitabı okuduktan sonra hep ulaşabileceğiniz bir yerde saklamanız dileği ile. Kim olduğunuzu unutursanız, ihtiyacınız olacak. 

"Yazmak; eşiğin öncesini güzel hatırlamamı, eşikten sonrasına umutla bakmamı sağlıyor."

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trackbacks and Pingbacks