Deneme

EVDE MİSİN?

By

Geçtiğimiz hafta evde otururken telefona gelen bir mesajla irkildim. Arkadaşım “Evde misin?” diye soruyordu, garipseyerek “Evet,” dedim. O gece boyunca evde olmayı düşündüm, ev neresiydi ya da bir yere neden ev derdim ki? Bahar dönemi için aldığım uluslararası feminizm dersimin okumalarının da etkisiyle konu üzerine düşünmeye devam ettim. Kimlik, sınır, aidiyet derken kendimi Google’da Bauman hakkında paylaşılmış yazılara bakarken buldum. Bir şekilde kendimi onu okurken kısa bir süreliğine daha iyi hissettim. Bauman’ın beni kendime getiren bir alıntısıyla karşılaştım, “Kişi her yerde ‘evde’ hissetmeye başlayabilir. Ancak ödenecek bedel kişinin hiçbir yerde tamamen ve gerçek anlamıyla evde olamayacağıdır.”[1]Bir anlığına durdum, arkadaşımın “Evde misin” sorusu geldi aklıma. Aslında evet, teknik olarak, evdeydim. Peki, ya ev neydi, bir süre daha bunu düşündüm. Evsiz ya da her yerde evim olacak kadar bedel ödemiş miydim bunu düşünüyordum. Üç gün sonra gelen ikinci bir mesaj “Atınç yazmalısın, konumuz eşik” diyordu. Müge Hocamın daveti üzerine düşüncelerimi toparlayıp klavye başına geçtim. Deneyimlerimden yola çıkarak bu yazıyı ortaya çıkardım. 

Eşik, yani bir mekânın bittiği başka bir yere geçişin kontrol edildiği; geçtikten önce, sonra, geçme şekillerine veya geçememe durumuna göre kişiye aidiyet veren ve kimliğini anlamlı kılan görünmez şey. Ev de burada güzel bir metafor haline geliyor. 2016’da ilk kez uzun süreliğine “evden” ayrılırken kendimi çok özgür ve büyüyor hissetmiştim. Beş ayın ardından Türkiye’ye geri döndüğümde kendimi dünyanın en mutsuz insanı gibi hissediyordum. “Ev” artık çekilmez, anlamsız ve her şeyden öte ait olmadığım bir yer haline gelmişti. 2016 yazı boyunca yaşadığım ruhani ve fiziki sorunlar bana tek bir şey söylüyordu, “Burası senin evin değil, sen buraya ait değilsin.” O zaman aklıma koyduğum yurtdışında yüksek lisans yapma hayali 2.5 sene sonra gerçeğe dönüştü. 2018 Ağustos’unda pasaport kontrolünden geçtikten sonra tek bir düşüncem vardı, burayı geçtikten sonra eve kavuşacaktım. 

İlk günler uçağın verdiği sersemlik ve telaşla geçiyordu, yeni taşındığım yeri ev yapmaya çalışıyordum. Kahve makinesi, tabaklar, çanaklar, yeni ve güzel insanlar derken, “Eve benzedi vallahi en sonunda” diye düşünüyordum. 2016’daki kısa Avrupa maceramın aksine Amerika’daki deneyimlerim beni “evde” hissettirmeye yetmiyordu. Buradaki aralıksız 7 ayımın sonucunda vardığım bir şey var. Türkiye’de de, Amerika’da da, Finlandiya’da da aslında kendimi hiçbir zaman “evde” ya da “uzakta” hissetmiyorum. Belki de Bauman’ın da dediği gibi her yere uyum sağlamanın bedelini ödedim. Ne de olsa diğer tüm uluslararası öğrenciler gibi ben de bir “non-resident alien”[2]ım.

“Eşik yalnızca evde olmayı değil, genel anlamda ait olmayı da belirliyor,” dedim. Herhalde 2019’da kendini bir yere ya da bir şeye ait hissetmemek o kadar da garip bir şey değil. İnsanlar gittikçe kimliklerinin ve alt kimliklerinin farkına varıyor. Eşik dediğimiz şey ise her geçen gün yeni formlarıyla ve sorunlarıyla beraber hayatımızda önemli bir rol oynamaya devam ediyor. 

Atınç Gürçay

Teaching Assistant

Department of Journalism, Advertising, and Media Studies

University of Wisconsin-Milwaukee


[1]Bauman, Z. (2004). Identity: Coversations With Benedetto Vecchi. Polity Press.

[2]Yerleşik olmayan yabancı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trackbacks and Pingbacks