Deneme

METAFOR YAĞMURU

By

I.

“Hanımefendi, savaştayız. Elimizdeki en güçlü ilaçları düşmanın zihnini bulanıklaştırmak için kullanıyoruz. Dozları kaldıramayacakları kadar artırıp, beyinlerini yeni deneylerimizde kullanmayı amaçlıyoruz. Size istediğiniz o ilaçları şimdilik veremem, biraz daha beklememiz gerekiyor.”

Bombalar ve çığlıklarla çoktan harabeye dönen bu şehirde, dünyanın sonuna yaklaştığımızı biliyorduk. İnsanlar dostlar ve düşmanlar olarak ikiye ayrılıp, bütün muhaliflerin ve madunların konuşması yasaklanmıştı. Zihinleri ve bedenleri ele geçirmek, her şeye hükmetmek, akıllarının ve güçlerinin sınırsızlığını göstermek istiyorlardı. Radyodan yayınlar hiç kesilmiyor, manipülasyonun ve en güçlü propaganda tekniklerinin hepsi kullanılıyordu. Bütün hastaneler ve hapishaneler özel eğitimli zalimlerden oluşuyordu. Seslerinin tıpkı Tanrı’nın sesi olduğuna, kötülüklerinin artık kimseyi ürpertmediğine inanıyorlardı.

Bütün kudretimize rağmen ekibimiz dün bir tehlike ile karşılaştı. Kendisine verilen ilaçların uygun olmadığını anlayan bir köle, “ Dozları neden bu kadar artırıyorsunuz? Hani başka bir ilaca başlayacaktınız, öyle söylemiştiniz” diye sorunca koğuş amiri serinkanlı bir sesle maduna onun yanlış hatırladığını söylemiş.

Bu garip kadını da artık susturmamız gerekiyor. Birtakım bilimsel tekniklere hâkim olduğunu, babasının Orhan adında biri olduğunu, eğer onu serbest bırakmazsak bağıra bağıra “Her şeyin mubah olduğuna nasıl cüret ediyorlar?” diye hâkimlere şikâyet edeceğini söylüyor.

Saçmalık, mahkemelerin geçen yüzyılda kaldığını hatırlamıyor… 

II.

Ah bu ilaçlar, bütün duygularım karmakarışık oldu. Durmadan ağlıyorum, kuvvetli bir kusma isteği. Konuşma yeteneğimi bile kaybediyorum. Bunlar kim? Neredeyim? Koğuşa gelen simsiyah bakışlı, sesi hançerli adam ne yapmaya çalışıyor? Hiçbir şey anlamadığıma nasıl inanabiliyor? İki kutuplulardan olduğunu biliyorum, intikam arzusu parlıyor gözlerinde…

Oysaki şiirler geliyordu aklına. Kanatlı sözlerle sesleniyordu ruhuna:

Stuka bombers *

Stuka bombers in my veins

Going through

And destroying annoyingly

Life would have been so dazzling and lively

Before the countries felt sorrow and pain

Before the wind was so humble and the rain

Dancing in my vein

Yazdığı şiirlerden biriydi, aklına düşen mısraları mırıldanıyordu, geçmişi hatırlıyordu.

“Ne kadar ilginç anne, eskiden insanlar radyoyu kullanıyormuş, artık beyinlerimiz doğrudan uzmanlara mı bağlı? İstedikleri metafor yağmurlarını gönderebiliyorlar mı zihinlerimize ya da o güzel şarkıları?”

“Evet, canım bilim çok ilerledi. Ağ gibi her bilgiyi iletebiliyoruz, düşmanlarımızı çaresiz hissettirmek hiç bu kadar kolay olmamıştı.”

“Neden, anne?”

Şeytani sessizlikleriyle kötülüğü çoğaltanların ekosistemiydi bu. Sesleri ellerinden alınanların, gerçekleri susarak söylemesinden başka yol bırakmamak içindi…

Uğraşısının pelerinini sardı, koyu kahve yalnızlığını da alıp yanına, düşler ülkesine girdi.

Her şey daha yeni başlıyordu…

*: İngilizce şiir Ocak 2019’dan. Türkçesini ise Metafor Yağmuru’nu hazırlarken yazdım.

Bombardıman Altında

Damarlarıma sinsice sızarken savaş hasarları

Yok oluyordu şehirler  

Savaştan çok önceydi

Biz acıya ve kedere gömülmeden önce

Ilık rüzgârların

 ve

İncecik yağmurların dansı

Göz kamaştırırken şehirlerde

Rengârenk yaşamlar vardı

Işıklı düşler ülkesinde

** Fotoğraf ise Ağustos 2017’den.

  • Hasan

    Su akar.
    Suyu durduramazsınız.
    Su akarken özgürdür.
    Su özgürken çevresine hayat saçar, neşe verir.
    Balıkları besler. Çimenleri yeşertir, ağaçları büyütür.
    Suyun özlemi denizdir.
    Denize ulaşana kadar coşar, köpürür, dans eder. Zaten özgürlük denen şey nedir.
    Özgürlük değil egemenlik isteyenler, suyun önüne yüksek duvarlar çekerler. Suyu mutsuz ederler..Suyu tutsak etmek isterler ancak bu mümkün değildir.
    Suyu tutsak edemezsiniz. Sadece mutsuz dersiniz.
    Su özlemini biriktirir.
    Eninde sonunda yolunu bulur ve özgürlük dansına başlar yeniden.
    Özgürlüğün su gibi ihtiyaç olduğu bir dönemde suyun güç biriktirmek için geriye doğru aktığını düşündüren yüzey akıntıları gibi sokaklara çıkıp bağıramadığımız düşünceleri içimize doğru akıtırız bazen…

  • Hasan

    Kalemine sağlık Alev.

    • Alev Yücel

      Çok teşekkür ederim, çok naziksiniz. Sevgiler, selamlar…

  • Alev Yücel

    Hasan Hocam çok teşekkür ederim. Metnin bu yorumu da oldukça edebî olmuş. Her okuma yeni bir açılım, başka bir anlam dünyasının tezahürü ve dolayısıyla metnin yeniden üretilmesi demek. Bu dünya dönüyorsa sanatın aşkına dönüyor. Sevgiler, saygılar, selamlar…

Hasan için bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trackbacks and Pingbacks